29 Kasım 2013 Cuma

Fotoğraf Makineleri


SLR (Single-lens reflex):

Single-lens reflex (SLR), Türkçe tek mercek yansıtma anlamına gelir. Bir mercek kullanan filmli fotoğraf makinalarına verilen isimdir. Aynı zamanda en çok bilinen profesyonel fotoğraf makinası çeşididir. Günümüzde yerini sayısal modellere (DSLR) bırakmaktadır.
Fotoğraf makinelerini Reflex ve Compact olarak ikiye ayırabiliriz. Reflex'ten kasıt şudur: Lensten gelen görüntü(ışık huzmesi), ışığa duyarlı film veya sensör üzerine düşer. Film veya sayısal sensör resmi yazımlar, fotoğraf oluşur.
 İşte biz vizörden birebir film veya sensör üzerine düşen resmi görebiliyorsak bu makinelere Reflex makineler deriz. Lensten gelen birebir gerçek, optik görüntü (ışık huzmesi), prizma ve ayna sistemi (film veya sensör önüne yerleştirilmiş) ile vizöre yansıtılıyorsa bu makinelere reflex makineler denir. Yani bizim vizörden gördüğümüz görüntü, film veya sensör üzerine düşen görüntünün ta kendisidir.
Compact makinelerde yöntem ise lensten gelen ışık huzmesi film veya sensör üzerine düşer, ancak biz vizörden bunu değil başkaca bir görüntüyü görürüz. Bu ise lensin film üzerine düşürdüğü görüntünün çok yakını bir çerçeveyi ve görüntüyü bize verir, birebir aynısını değil. Bu yöntemde kadraj hataları olur. Birebir film üzerine düşen görüntüyü görme imkanımız yoktur.
Dolayısyla SLR, DSLR makineler daha profesyonel makinelerdir. Compact makineler ise hareketli ayna ve prizma sistemi olmadığı için daha ucuz, daha hafif ve taşınabilir makinelerdir.


DSLR (Digital single-lens reflex) :

Digital single-lens reflex, "Sayısal Tek Mercek Yansımalı" anlamına gelir.(Digital Single Lens Reflex) SLR şeklinde bilinen değişebilen objektifli filmli fotoğraf makinalarının aksine ışık algılayıcısı olarak film değil CCD ya da CMOS görüntü algılayıcı kullanır.Buradan alınan ışık bilgisi kameranın içinde değişik sayısal işlemlere, dengeleme ayarlarına ve dosya sıkıştırmasına uğradıktan sonra basıma yahut depolamaya hazır hale gelir. Depolama alanı olarak ilk DSLR makinelerinde dahili bellekler ve Disket sürücüler varken günümüzde SD, CF,MS gibi kartlar kullanılır. 
Fotoğraflar sıkıştırılmış JPEG veya RAW formatında kaydedilir. JPEG sıkıştırılmış bir format olduğu için kayıplıdır. Profosyonel fotoğrafçılar sonradan işlenme yeteneği olan, hiç bir müdehaleye uğramamış RAW formatını tercih ederler. RAW formatında çekilmiş fotoğraflar bilgisayarda uygun pozlama, ışık, beyaz ayarı, contrast gibi ayarlardan geçirildikten sonra TIF (Kayıpsız Format) veya JPEG olarak kaydedilip basılmaya hazırlanır.
Günümüzde bütün DSLR üreticileri CMOS sensörlere geçmektedir. Az enerji tüketmesi, az ısınması, geliştirmeye devam edilmesi, video çekmeye uygun olması gibi artıları vardır.







  1.      Objektif
  2.      Yansıtıcı ayna
  3.      Odak-Düzlem Perdesi
  4.      Görüntü sensörü
  5.      Mat odaklanma ekranı
  6.      Yoğunlaştırıcı mercek
  7.      Pentaprizma/Pentamirror
  8.      Vizör gözmerceği








Dijital fotoğraf makinesi:

Dijital fotoğraf makinesi fotoğrafları elektronik olarak çeken ve saklayan elektronik bir cihazdır. Geleneksel fotoğraf makinelerinde olduğu gibi fotoğraf filmleri kullanılmaz. Bunun yerine ışık film görevi gören ve adına sensör denen yeşil, kırmızı ve mavi renge duyarlı hücrelerden oluşan sandviç tipinde sıkıştırılmış bir katmandan geçer ve bu katmandan alınan değerlerle fotoğraf dijital olarak saklanabilir. Günümüzün dijital fotoğraf makineleri tipik olarak çok fonksiyonludur ve fotoğraf çekiminin yanı sıra ses ve/veya görüntü kaydetme özelliklerine de sahiptir.
Dijital fotoğraf makineleri görüntüleri, piksel denilen küçük kareciklere sığdırır. Piksel boyutu ne kadar büyük olursa fotoğrafımız da o kadar büyük olur. İnsanlar piksel arttıkça görüntü kalitesinin arttığını zannetmektedir ancak işin aslı öğle değildir. Piksel sadece fotoğrafın boyutuyla ilgilidir. Görüntünün netliği ve derinliği kesinlikle fotoğraf makinesinin üzerinde bulunan diğer ayarlardan daha çok etkilenir. En büyük faktör lens'tir. Lensler günümüz fotoğraf makinelerinde genelde CCD olarak kullanılır, daha ucuz ve kalitesiz olan makineler CMOS kullanır ancak bu pozisyon bazen değişebilir. Sensör'leri araştırırsanız bazı çok iyi SLR fotoğraf makinelerinin de CMOS sensör kullandığını görebilirsiniz.
Dijital Fotoğraf makineleri günümüzde dört kategoriye ayrılır. Ultra Compact, Compact, DSLR Like, DSLR.
Ultra Compact : Bu amatör makinelerin en önemli özelliği şaşırtıcı derecede ince ve hafif olmalarıdır. Gömlek cebinde bile taşınabilir. Fotoğraf çekim kalitesi ise Compact makinelerle hemen hemen aynıdır. Objektifi değiştirilemez, manuel ayarlama(M,A/S) imkânı çok kısıtlıdır.(Örnek:Sony DSC-T serisi)
Compact : Küçük yapılı, büyük LCD ekranlı, düşük Optic Zoom'lu, fiyat ve özelliğine göre iyi fotoğraflar çekebilen, objektifi değiştirilemeyen, amatör makinelerdir.
DSLR Like : Compact'lara göre daha büyük, Optic Zoom'u fazla, manuel ayarları Compact'a göre fazla DSLR'ye göre az olan, optiği değiştirilemeyen, yarı profesyonel makinelerdir.

DSLR : Büyük boyutlu, birçok manuel ayar olanağı bulunan, objektifi değiştirilebilen, profesyonel dijital fotoğraf makineleridir. Bu makinelerin ayırt edici özelliği, lenslerindeki görüntüyü bakaç (vizör) vasıtası ile görebilmenizdir. Bir başka ifade ile, baktığınızda ve çektiğinizde kullandığınız lens sistemi birdir.


Hepimizin ışığı bol olsun :)

Kaynakça: İnternet

27 Kasım 2013 Çarşamba

Tanıklık Eden Fotoğraflar


Çoğu zaman sokakta hiç tanımadığım bir insanın fotoğrafını çekerken ona ait bir şeyleri çalıyormuşum gibi hissediyorum aslında... Şöyle açıklayayım: Galatasaray Lisesi'nin olduğu yokuştan aşağıya inerken önünde bir sepette eski fotoğrafları karman çorman stoklayıp sunan bir dükkan var. İçindeki fotoğraflar tahmin edebileceğiniz gibi siyah beyaz ve bazılarının arkasında notlar da bulabiliyorsunuz. En son ödünç aldığım fotoğrafta önde bir kadın fonda gemiler, arkasında da şöyle yazıyor: Karşıya geçerken, Sarıyer 1973. O an fotoğraf ile ölümsüzleşmiş gerçekten! Acaba ne yıllar ve yollardan sonra benim elime geçti meçhul... Kişisel bir tarih, bir hikaye yatıyor her fotoğrafta. Bu sebepten kanımca vizöre takılan her yüzden her fotoğrafta bir şeyler alıyor fotoğrafçı... 

Haber nitelikli, ilginç bir olayı donduran karelerin amacı ise bambaşka gerçekten! Tarihe tanıklık ediyorlar, hatta ışık tutuyorlar. Geçenlerde internette dolanırken rastladığımız tarihten ilginç anıları listeleyen bir listeyi sizinle paylaşmak istedik. Özgürlük Heykeli'nin yapım aşaması fotoğrafından tutun  kurşun geçirmez yeleğin ilk testlerine kadar neler neler yok bu listede!...

Her fotoğrafta bir durup düşüneceksiniz eminim! 

http://onedio.com/haber/30-etkileyici-fotografla-yakin-dunya-tarihi-171551

Biz de bir iki tane belki de çoğumuzun bildiği ilk anda aklımıza gelen fotoğrafları ekleyelim;



Akbaba ve Çocuk, Kevin CARTER, 1994
Bu fotoğrafı çeken profesyonel Kevin CARTER kız çocuğuna yardım etmemiş. Ama bu fotoğraf sayesinde bir çok yardım örgütüne maddi kaynak sağlamıştır. Fotoğrafla Pulitzer Ödülü dahi alan fakat bir türlü eleştirilmekten kurtulamayan fotoğrafçı bu olaydan sonra ağır depresyona girerek egzoz verdiği kamyonetinin içinde Walkman ile müzik dinleyerek intihar etmiş.




Afgan Kızı Şarbat GULA, Steve McCurry, 1985 NG kapağı

Belki de tarihin en popüler fotoğrafındaki bu yeşil gözlerin şimdiki hali ... 
Şarbat GULA, 2002


Budist Rahip, Malcom BROWNE, 1963
Budist rahip Thich Quang Duc, Güney Vietnam Hükümeti' nin din adamlarına eziyet etmesini kendini yakarak protesto etti. Ölürken hiç kıpırdamadı...


Tian'anmen Meydanı, Jeff WIDENER, 1989
Çin'deki ayaklanma sırasında tankların önünde duran genç adamı herkes görmüştür. Tank sürücüsünün üstlerinin verdiği emire rağmen tankı sürmeyi reddettiği bilinir.


Hiroşima 6 Ağustos 1945
Etkileri yıllarca süren nükleer saldırının fotoğrafı da korkunç...



Çekoslovakya Saat, Josef KOUDELKA, 1968
Prag'ın normal günlerde en işlek meydanlarının birine doğrultulan objektif, meydanın olağan dışı boşluğunu yansıtırken, sanatçının kendi kolunu da (öğlen saati olduğunu gösteren kol saatiyle birlikte) karenin içine sokması savaşın ciddiyetini gösteriyor. (Rusya işgali sırasında çekildi)


25 Kasım 2013 Pazartesi

Menekşe Yaylası’nın Korsanları


Gezi Tarihi: 05.05.2012

 Fotoğraf Ness Nikon D7000


Güzel bir ay değil mi Mayıs? Gideceğimiz bu yayla da Mayıs aylarında adını aldığı menekşelerle kaplı imiş.  Biz de mevsimi kaçırmadan Kocaeli ili Başiskele ilçesine bağlı olan, Menekşe Yaylası yürüyüş parkurunu bilen sevgili gurumuz Mehmet Ümit GENÇER abimizin katkılarıyla gezimizi planladık.


Menekşe Yaylası ile ilgili kısa bilgileri sizinle paylaşalım:
Yürüyüş mesafesi: 14 kilometre
Yürüyüş süresi: 4 saat
Zorluk derecesi: Kolay
Su geçişi: Yok
Bitki örtüsü: Ormanlık alan, kayın, gürgen, çam
İstanbul’a uzaklığı: 135 kilometre
Uygun mevsim: İlkbahar, yaz, sonbahar
Merkeze uzaklığı: Başiskele 15, İzmit’e 30 kilometre

Ulaşım: İzmit TEM otoyolunun batı çıkışından çıkılarak Bursa istikametine gidilir. Yuvacık beldesine gelindiğinde köye doğru dönülür. Yuvacık Barajı geçildikten sonra Aytepe’ye kadar yol takip edilir. 

Güzergâh Bilgileri: Kocaeli ili Başiskele ilçesine bağlı olan, Menekşe Yaylası yürüyüş parkuru, Aytepe soğuk su deposundan başlar. Yarım saatlik bir dik çıkıştan sonra Şahin Tepesine varılır. Bölgeye hakim bir tepedir. Tepe geçildikten sonra 1,5 saatlik kolay bir yürüyüş ile Menekşe Yaylası’na varılır. Bu bölge adını bahar aylarında açan menekşe çiçeğinden almıştır. Bölgede birkaç yerde su bulunmaktadır. Menekşe Yaylası’nın 100 metre güneyinde papaz çayırı bulunmaktadır. Papaz çayırı kamp yapmaya uygun bir alandır. Yaylanın kuzeyinde 1073 metrelik Bayrak Tepe bulunmaktadır. Menekşe Yaylası’na kadar araç ile gitmek isteyen Bahçecik Mahallesi üzerinden gidebilir.  


Fotoğraflar Nikon D7000

Tabi biz ofis çalışanları için bu bilgiler günübirlik gezi için biraz zor gelmiş olsa da Ümit Abimiz bize hep destek, tam destek oldu ve yola koyulduk. 2 saatlik yolcuğumuz ardından kahvaltı etmek için Hereke’ ye uğradık. Bir minibüs insanız tabi ki azıksız yola çıkmadık Şenay’ın patatesli böreği, annemin tırtıl kurabiyesi, Öznur’un keki derken körfeze karşı karnımızı doyurduk. Menekşe Yaylası için artık 1 saatlik yolumuz kalmıştı.


Ve vardık… Heyecanla eşyalarımızı alıp aracımızdan indik, dile kolay 14 kilometre yürüyecektik. Güneş yüzümüze gülmüştü. Ormanın içinden yürümeye başladık yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından Şahin Tepesi’ne vardık. Nasıl bir manzara! Uçurumun kenarındaydık! Hepimiz fotoğraf makinelerimize sarıldık, bu manzara kaçacak gibi değildi. Manzara ve anı fotoğraflarımızı çektikten sonra Menekşe Yaylası’na yolumuz devam etti.

İstanbul’un hengamesinden uzak yeşillik alanların içinde yürümek, koyunları görmek, yaylanın temiz havasını solumak, çiçeklerin kokusunu hissetmek bizleri mest etmişti. Bu yüzden de zaman nasıl geçti anlamadık. Tam hava ne kadar güzeldi derken yağmur yağmasın mı?! Ahmak ıslatan yağmur denilir ya hani tam olarak öyle oldu. Yağmur dindiğinde karnımızın iyice acıktığını fark ettik. Sucuğumuz ve şipşak mangalımız vardı. Grubumuzun erkekleri mangalı yaktılar ekmek arası sucuklarımızı yedikten sonra kendimizi çiçeklerle kaplı yaylanın içinde taze otlarından henüz çıkan mor ve beyaz menekşeleri fotoğraflarken bulduk.


Fotoğraf Ness Nikon D7000
Fotoğraf Ness Nikon D7000



Her güzel şeyin sonu geldiği gibi Menekşe’nin de sonuna varmıştık işte. Aynı yolu yürümek hususunda zorlandığımız şey kesinlikle yokuş aşağı sıra sıra ilerlerken yuvarlanmamaya çalışmaktı. Yol boyunca yaktığımız türkülerden (tamam tamam itiraf edelim Halil Sezai söylüyorduk ) Ümit Abi’nin bunalıp “Kafamı kuma gömmek istiyorum!” isyanı hala aramızda bir espridir. Yolun sonuna geldiğimizde Soğukdere üzerindeki köprüden derenin karşısına geçtikten sonra doğaseverlerin yakından tanıdığı Veysel Amca’nın ahşaptan yapılmış doğal ortamında kahvelerimizi yudumladık. Hava kararmadan İstanbul’a dönebilmek için çok da geç kalmadan geri dönüş yoluna geçtik.

Fotoğraf Kali Canon 550D



Fotoğraf Kali Canon 550D


19 Kasım 2013 Salı

Mehmet Turgut'un "5199" Fotoğraf Sergisi





Gezi Tarihi : 17.11.2011
Fotoğraf Kali Canon 500d

Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut'un fotoğrafa hayal ve tutku kattığı fotoğraf kültür dergisi "46 - Hayvanlar Özel Sayısı" "5199" başlıklı sergiyle 10-17 Aralık 2011 tarihleri arasında hayata geçmişti.

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, usta oyuncu Mustafa Alabora ve Mehmet Turgut'un açılışını birlikte gerçekleştirdiği sergi; 10 Aralık 2011, Cumartesi akşamı City's Nişantaşı R katı Sergi Alanı'nda Redd grubundan Doğan-Güneş Duru, Yüksel Aksu, Özge Fışkın, Oben Budak, Selin Demiratar, Milli Basketbolcu Sinan Güler, Haytap Başkanı Ahmet Kemal Polat, Levent Can, Umut Eker, Erdem Yener ve Yasemin Öztürk gibi ünlülerin katılımıyla sanatseverlerle buluşmuştu.  

"5199" sergisinde; Serra Yılmaz, Yüksel Aksu, Oben Budak, Sinan Güler, Mert Fırat, Rıza Kocaoğlu, Yekta Kopan, Levent Üzümcü, Demir Demirkan ve Burcu Güneş'in şaşırtıcı fotoğrafları yer alıyor.

Sergi 5199 İsmini, Hayvan Hakları Kanunu’ nda yetersiz hükümlere  rağmen  bir türlü değiştirilemeyen 5199. maddeden alan sergi, bu isimle hayvanları yeteri kadar koruyamayan Hayvan Hakları Kanunu’na direkt gönderme yapıyor. Hayvan hakları açısından büyük önem taşıyan sergi, hayvan dostlarımızı korumak için bir şans sunuyor.


Serginin fotoğrafı çekilir mi? Elbette çekilir. Sergide toplamada 12 adet fotoğraf var bazılarının fotoğraflarını çektik. Eksik olanları Mehmet Turgut'un sitesinden aldık.


Görelim bakalım :)

MERT FIRAT
"Bazen bilirsin, mahallede kedi ve köpeklere su, mama sağlayanlar "Mahallenin Delisi" olurlar. Hadi biraz deli olalım, dert değil. İyidir delilik.

SERRA YILMAZ
" İnsan hakkına saygısı olmayandan hayvan hakkı bekliyoruz."
Fotoğraf Ness Nikon D7000

BURCU GÜNEŞ
"İnsanlar Konuşarak anlaşamazken, hayvanların bir bakışı herşeyi anlatmaya yetiyor."

DİDEM SOYDAN
"Hayvanların hislerini ve sezgilerini kaybetmemiş olmaları harika."

Fotoğraf Kali Canon 500d
OBEN BUDAK
" En yakın dostunuzu parayla satın almanız kadar saçma birşey olabilir mi?"

RIZA KOCAOĞLU
"Hep öteki var; Halklar, cinsler birlikte yaşamıyorken, hayvanlar da bundan nasibini alıyor fazlasıyla." 
Fotoğraf Kali Canon 500d

LEVENT ÜZÜMCÜ
"Hayatta herşey bir illüzyonun parçası. Hayvan İnsanlar, İnsan Hayvanlar..."
Fotoğraf Ness Nikon D7000

SİNAN GÜLER
"Onlarla hayat çok daha keyifli, çekilebilir ve yaşanabilir."

 

YEKTA KOPAN 
"Canlı bir varlık olmakla gurur duymak gerekli, insan olmakla değil." 
Fotoğraf Ness Nikon D7000


DEMİR DEMİRKAN
"O kadar eziyete maruz bıraktığımız hayvanların, dönüp bizden hala intikam almamasına şaşırıyorum."
Fotoğraf Ness Nikon D7000


YÜKSEL AKSU
"İnsan hakkı ve hayvan hakkı birdir, aynıdır,yekparedir. Canlıya aittir."
Fotoğraf Kali Canon 500d

Nikon D7000


Hepimizin ışığı bol olsun :)


18 Kasım 2013 Pazartesi

Heidi’yi gördük mü acaba?


Gezi Tarihi: 26.10.2012


Aslında o gün tamamen başka bir yola baş koymuştuk ama kader, bizi “Dağların Kraliçesi” diye adlandırılan Rigi ile tanıştırdı. Luzern kenti ana tren istasyonunun tam karşısından saatimiz gelince vapura bindik. Sis bizi takip ediyor, biz vapurla kaçmaya çalışıyor gibiydik. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Vitznau’ya ulaştık. Burası Avrupa’nın ilk dişli raylı demiryolu olan Rigi-Bahn için trene bineceğimiz nokta idi. Trene binince şöyle bir yolcuları inceledim tabi ki. 2 tane çekik gözlü kız, tek başına gezen yine Asyalı bir kız, Arap bir aile, İngilizce konuşan bir grup trekkingçi insan ve yukarıdaki evlerine ulaşmak için tarihi treni okul servisi olarak kullanan 9 – 10 yaşlarındaki güzel çocuklar ilgimi çekti.

Tren dişleri ray üzerinde yerine oturdukça takdiri sayılır bir gürültü çıkararak bizi yukarı doğru çıkarmaya başladı. Ama nasıl bir eğimde yolculuk ettiğimizi anlatmam lazım! Yerimi değiştirmek için koltuktan kalktığımda alışkın olmadığından kendimi aniden karşı koltukta buluverdim. Sonrasında merak edip baktım, tren %25 eğimde yolculuk etmekte imiş. Trenin “dengesizliğine” alıştıktan sonra dışarıyı izlemeye koyuldum. Biz yukarı çıktıkça sis daha da çok artıyordu.

Almanca bilmediğini iddia eden ama gayet yerel halkla iletişime geçen arkadaşım arkada hiç fark etmediğim bir amcayla muhabbete daldı. Meğerse amca buraya sık sık böyle sisli havalarda özellikle gelir “bulut denizi” diye adlandırdığı manzarayı izlermiş. Evet sisin içinde yaklaşık olarak 5-6 dk. yolculuk ettikten sonra yavaş yavaş daha da yüksek irtifaya çıkınca o deniz bizi büyülemeye başladı. 5-6 durak sonrasında Rigi – Kulm’a yani buranın en yüksek tepesine ulaştık. 1752 m’de karşımızda dağlar ve yeşillikler vardı. 


Fotoğraflar Nikon D7000


Aşağıdaki vadiyi tamamen kaplamış yoğun sis bulutu – bulut denizi o kadar geride kalmıştı ki sanki uçaktaki pencereden dışarıyı gözlemliyormuşum gibi hissettim. Mutluluktan ve oksijen oranının da azalmasından olsa gerek beynim yandı, bir ara şuursuzca zıplamış olabilirim, pek hatırlamıyorum :p Detay vermeyeyim. Doğayla iç içe olmaktan ne kadar hoşlandığımı geçenlerde fark ettim; yine bir gezi sonrasında metrobüse binerken Şehirkartı basınca “düüdüt” sesini duyunca içimden geçirdim: “Ah be yine şehirdeyim…”

Rigi Kulm 1752 m Fotoğraf Ness Nikon D7000

Dönüş vakti geldiğinde trene binerken yine aynı turist kafilesi olarak eksiksiz bindiğimizden emin olmayı nedense kendime görev edinmişim. Yalnız gezen Asyalı kızı görmediğimi bir- iki kere tekrar etmiş olabilirim. Bir durak sonra o da bize katılınca içten içe de sevinmiş de olabilirim ;) Bu sefer farklı bir rota bizi bekliyordu. Geldiğimiz yönden dönmeyerek Rigi Kaltbad durağında inerek teleferiğe bindik. Yaklaşık 40 dakika havadan yolculuk ederek Weggis’e vardık. Havada yolculuk diyorum ama 10 dakikasında görebildiğimiz sadece bizi tutan elektrik kablosu oldu! Yokluğun içinde hiç tanımadığımız en az 5 farklı milletten insanla yolculuk etmek çok acayipti kesinlikle. Sisin içinden geçtiğimizde gölün kenarındaki küçük kasabayı yukarıdan izlemek keyifliydi. İnip kasabanın içinden aşağı limana yürürken herkes “Şu da benim evin olsun!” diye içinden geçirdi mi acaba…

Luftseilbahn Weggis - Rigi -Kaltbad Teleferiği Fotoğraf Ness Nikon D7000

                                                                       Şu da benim evim olsun Weggis Fotoğraf Kali Nikon D7000

Weggis’ten Luzern’e gidecek olan vapuru beklerken düşündüm kendi kendime acaba Heidi’yi gördüm de fark etmedim mi, Peter bana el salladı belki de, o amca Heidi’nin dedesiydi falan… Evet sanki çocukluğumuzun çizgi filmini yaşamıştık. Bu durum çok hoşumuza gitti! Sonrasında İsviçre gezimiz boyunca mor inekleri hayal ettik, sanki görür gibi de olduk!

 Alpler Fotoğraf Ness Nikon D7000

Videoları sona sakladık :)




İsviçre anıların kalanları diğer yazılara!





Yol arkadaşımız ve ev sahibimiz Gizem ARICI'ya teşekkürler.

15 Kasım 2013 Cuma

Fotoğraf nedir?


Fotoğraf sözcüğü ilk kez İngiliz SirJohn F. W. Herschel (1792-1871) tarafından 1840 yılında kullanılmıştır. Sir John, yakın arkadaşı olan İn­giliz bilim adamı William Henry Fox Talbotun (1800-1877) uyguladığı yeni yön­temle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiştir.

Eski yunanca φῶς, fos, φωτός, fotos, "Işık (Gök cisimlerinin)“, "Aydınlık“ ve γράφειν, grafein, "Çizmek“, "Kazımak“, Resim yapmak“, "Yazmak" sözcükleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Photography İngilizcede fotoğraf karşılığı olarak kullanılır. Yani fotoğraf İngilizce bir sözcüktür, kökeni ise Yunanca’dır.
Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğraf cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler yaratan dalga boylarıyla yaratılan fotoğraflardır. Çeşitli alet ve malzeme kullanarak, bir konunun görüntüsünü, kimyasal maddeler yardımıyla özel bir yüzey üzerine geçirme olarak tanımlanır. Fotoğrafın özü, ışık ve ışığın bazı maddelerin renk ve tonlarında yol açtığı etkilerle ilgilidir.




Fotoğrafın Tarihçesi:

Görüntüyü görünür kılma kimyasal bazı işlemler gerektirir. "Gümüş ışıkla etkileştiğinde kararır" bilgisinden doğan sonuçları karanlık kutu (Camera Obscura) ile aynı anda, ilk kez deneyen Thomas Wedgwood'un kuramsal çıkarımları doğrudur. Ancak denemelerindeki ışıklama süresinin çok uzun olması, oluşan görüntüdeki kararmayı durduramaması, üstelik oldukça genç sayılacak yaştaki ölümü 1840'da, Sir John Herscel'in Yunanca'da türeterek "ışıkla yazmak" anlamında adlandırdığı "fotoğraf"ın mucidi olmasını engeller. Fransa'dan Joseph Nicephore Niepce, Louis Jacques Mande Daguerre, Hippolyte Bayard, ve İngiltere'den William Henry Fox Talbot bu başarıya ulaşırlar.1813'de Joseph Nicepore Niepce ışığa duyarlı bir levha üzerinde, kalıcı görüntüler elde etmeyi başarır. Niepce'in görüntüsü sekiz saat boyunca ışıklanır. 1829'da benzer çalışmalar yapan Louis-Jacques-Mande Daguerre'la ortaklık kurar. Niepce, çalışmaları bir yönteme dönüşemeden vefat eder.

Tarihin bilinen ilk fotoğrafı, 1826.

1835 yılına gelindiğinde, birgün Daguerre ışıklanmış bir levhayı içinde kimyasalların bulunduğu bir kaba yanlışlıkla koyar. Birkaç gün sonra levhayı farkettiğinde, elde ettiği sonuçtan kendi adını vereceği yöntemi bulur. "Daguerrotype" adını verdiği bu buluş, 1839'de Fransız Bilimler Akademisi'nce resmileştirilir.
Bu gelişme, halk arasında ilgi uyanmasına ve fotoğrafın yaygınlaşmasına yarar. Ayna görüntüsünün tersinin elde edildiği bu yöntemde; bir gümüş levha, iyot buharına tutulur, yüzeyinde gümüş iyodürden oluşan bir tabaka elde edilir, bu yüzey, karanlık kutu yeterince ışıklandıktan sonra civa buharıyla yıkanır. Benzer çalışmaları İngiltere'de sürdüren William Henry Fox Talbot 1839'da karanlık kutu ile edinilen ilk kalıcı görüntüyü kendisinin bulduğunu ileri sürse de ilgi ve kabul görmedi. Çalışmalarını sonraki yıllarda da sürdüren Talbot negatif/pozitif işlemlerini içeren "Calotype" adını verdiği yönteminde; gümüş tuzlarına batırılmış bir kâğıt kullanarak elde edilen negatif görüntülerden, yine aynı teknikle hazırlanmış kâğıtlara istenilen sayıda pozitif fotoğraf basmayı başarır.



Temple Bulvarı'nın Louis Daguerre tarafından 1838'in sonlarında ya da 1839'un başlarında çekilen bu fotoğrafı, bir insana ait ilk fotoğraftır. Kalabalık bir sokağın fotoğrafı olmakla birlikte çekim süresi 10 dakikadan fazla olduğundan, trafiğin akışı fotoğrafta görünmek için fazla hızlı kalmıştır. Tek istisna, ayakkabılarını fotoğrafta görünecek kadar uzun süre cilalatan sol alt köşedeki adamdır.


Biz de ilk zamanlarda çektiğimiz fotoğraflarımızı paylaşalım.


Fotoğraf  Ness Passiflora Çiçeği İzmir / 2009 Nikon D40



Fotoğraf Kali İstanbul,Arnavutköy / 2004 Canon AE-1


Hepimizin ışığı bol olsun :)

 Kaynakça: İnternet





14 Kasım 2013 Perşembe

Girizgah


 Sene 2009, Merve ile Neslihan tanışır ve bir de bakarlar ki ikisi de fotoğraf tutkunu! 

Fotoğraf Duygu ÖZGAN

Kali (Merve) filmli SLR makinelerle çekim ve baskı tekniklerini öğrenmiş; Ness (Neslihan) ise dijital dünyadan nasip alarak DSLR makinelerle fotoğraf çekmeye başlamıştır. Sene 2010, Mart ayı geldiğinde bu iki kafadara çok cazip gelen bir kulübün (Ülker Fotoğraf Kulübü) kurulmasıyla macera başlamıştır. 

Öncelikle fotoğraf çekmek için çıkılan bu yolda bize danışmanlık eden doğa hayranı hocamız Ali İhsan GÖKÇEN’ e sevgilerimizi ve saygılarımızı gönderelim.

Eeeee biz nereleri gezdik peki? Neden bir blog oluşturalım dedik? 

İlk dürtümüz kesinlikle kendi anılarımızı saklamaktı. Anılarımız arttıkça tüm gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, öğrendiklerimizi paylaşma isteğimiz de arttı. Fotoğrafla alakalı bilgiler, gezi yazıları ve daha nicesini bu blogdan bulabileceksiniz!..
Hepimizin ışığı bol olsun :)

En sevdiğimiz söz: Fotoğraf çekmek insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir.

Henri Cartier-Bresson





Gezdiğimiz yerleri aşağıda listeledik. Zamanla gezdiğimiz yerlerin bilgilerini ve çektiğimiz fotoğrafları paylaşıyor olacağız.


  • Bartın - Amasra
  • Kapadokya Turu: Nevşehir - (Ürgüp, Göreme, Kapadokya, Hacıbektaş) , Niğde - Aladağlar
  • İzmit - Menekşe Yaylası
  • Bursa – Mudanya ve Tirilye
  • Bursa – Gölyazı
  • Bursa - İznik
  • Bursa - (Merkez, Cumalıkızık Köyü)
  • Edirne – (Merkez, Meriç Nehri)
  • Gap Turu - (Şanlıurfa, Mardin, Midyat, Hasankeyf)
  • Eskişehir – Merkez
  • Karabük – Safranbolu
  • Bolu – Yedigöller
  • Sinop Merkez ve Erfelek Şelaleleri
  • Trakya – İğneada ve Istıranca
  • Fas Turu – (Cazablanka, Velile, Meknes, Fez, Erfoud, Quarzazate, Marakesh, Essaouria)
  • Karadeniz Ve Yaylalar Turu – (Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin)
  • Gürcistan – Batum
  • Likya Turu – (Muğla, Fethiye, Dalyan, Dalaman, Antalya, Kaş)
  • Sakarya – Karasu Acarlar Longozu
  • Yalova, Çınarcık ve Erikli Gezisi
  • Düzce - Melen Çayı Rafting
  • Alp’lere yolculuk İsviçre (Zürih, Luzern, Rigi Bahn!, Lozan, Cenevre)
  • Kocaeli - Gölcük